Çoğul
Niyet Cumhuriyetimizin 97. yılıydı, kısmet 100. yıla oldu.
Dört gözle beklediğimiz Özkan Manav’ın (d. 1967) Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın şefi Cemi’i Can Deliorman aracılığıyla sipariş ettiği orkestra yapıtının ilk seslendirmesine nihayet 17 Mart 2023 akşamı Ana Salon’da tanıklık ettik. (…)
Genel algı olarak insana “İşte Çağdaş Türk müziği” dedirten yapıtın bütüncül etkileyiciliğinde, dinleyiciyi hemen yakalayan giriş bölümü vurucu güzelliğe sahip. İki arpın, ud ve tambura yakın tınılarla, yaylıların tel çekmeleriyle gelişen bu bölümde, üflemelilerin de farklı tını ve çığlıklarının eklenmesiyle, sanki işgal günlerinde İstanbul ve Anadolu’da her kafadan çıkan farklı sesleri duyar gibi oluyorsunuz. Giriş bölümü yaylıların bir pitzikatolar (tel çekme) şenliği sanki… Yapıtta bazı çalgıların kendilerinden klasik düzen içinde beklenmeyen sesleri verdiğine tanıklık etmek dinleyici için eğitici olmalı.
İkinci bölümde viyolanın içten uşşak makamındaki solosundan sonra, birbirini izleyen altı alıntıyla sanki İstanbul ve Anadolu’nun ses birikiminin renkli bir peyzajı sunuluyor. Özkan Manav’ın bestecilikteki en önemli özelliklerinden biri, hiçbir alıntıyı kör parmağım gözüne yapmaması, onları seçtiği yazı tarzı ve enstrümanlarla yeni bir tınısal örgü ve yorumla sunabilmesidir. Bu özellikle buradaki alıntılarda da karşımıza çıkıyor. (…)
Yapıtın etkileyiciliğinde, vurmalı çalgıların ustaca kullanımıyla orkestradaki renkleri keskinleştirip bütünleştirmesinin önemli payı var. Timpani, kasa, zil gibi her yapıtta rastlananlara ek olarak Manav, kütük davulu (log drum), okyanus davulu, yağmur değnekleri gibi enstrümanlarla olağanüstü renkler elde edilmesini sağlıyor. (…)
Çağcıl teknikler, makam yorumları, halk müziği alıntıları ve tekillikten bütüncüllüğe gidişle, sanki işgal günlerinden Atatürk’ün Anadolu’ya gidişi, toplumun değişik kesimlerini ulusun kurtuluşu için bir araya getirişi ve Cumhuriyetin doğuşuyla toplumun yüzünü gelişmeye dönüşü, ortak ideallerde buluşması, tinsel bir rahatlığa, huzura varış anlatılmış oluyor.
Deliorman ve orkestranın büyük dikkat ve emekle yapıtı seslendirmeye hazırladığı anlaşılıyordu. Dinleyici de âdeta moda deyimle büyülenmiş gibi dinledi. (…)
Yapıt, son derece tatmin edici ve çağdaş Türk müziğini tüm dünya sahnelerinde temsil edici nitelikte. Umarım Avrupa ve Amerika’daki orkestraların da ilgisini çekmesi için gerekli girişimlerde bulunulur.
Besteci Özkan Manav’ı, yapıtı hazırlayıp orkestrayı yöneten şef Cemi’i Can Deliorman’ı ve CSO’nun tüm üyelerini içtenlikle kutluyorum.
Şefik Kahramankaptan
Yansımalar, 18 Mart 2023
link
Haydar Haydar
İkinci yarı daha az enerjik değildi: Cem Mansur, Türk bestecileri Ali Ekber Çiçek ve Ali Özkan Manav’ın Haydar Haydar’ının Almanya’daki ilk seslendirilişini sundu. Klasik müziğe özgü cilveleşmelerle [kıvraklıkla] Doğu söylenceleri arasında gidip gelen, hızlı, güçlü bir parça. Bakır üflemeli yorumcuları ve hepsinden öte, yüksek tempoya örnek alınacak düzeyde uyum sağlayan vurma çalgılar burada da etkileyiciydi.
Tomasz Kurianowicz
Der Tagesspiegel, 29 Ağustos 2017
link
Haydar Haydar
Türk müziği Ali Ekber Çiçek’in türküsü Haydar Haydar üzerine Ali Özkan Manav’ın ilk seslendirilişi yapılan görkemli rapsodisiyle temsil edildi. Burada cross-over, kişiliksiz bir “dünya müziği” ya da yapmacıklı bir simgesel uygulamanın en küçük izi bile yoktu. Tersine, şarkı göz kamaştırırcasına virtüöz bir modern orkestral temsiliyete dönüşmüştü.
James Ross
internet makalesi
12 Eylül 2017
Haydar Haydar
Aranın ardından, akşamın ikinci yarısında Türk bestecisi Ali Ekber Çicek’in (1935-2006) bestelediği ve Ali Özkan Manav’ın (*1967) modern orkestra için üzerinde yeniden çalıştığı Türk halk şarkısı Haydar Haydar seslendirildi. Orkestranın seslendirdiği bu şarkıda her ikisinin de bu işi yetkinlikle ve hayranlık uyandıracak düzeyde yapmış olduklarını belirtmeliyim. Avrupalı öbür çağdaş bestecilerin ya da diğer dünya bestecilerinin eserleriyle örtüşmeyen, gerçekten canlı ve dinamik, aynı zamanda modern bir çağdaş kompozisyon dinledik. Kendi adıma güçlü ve tazeleyici [zihin açıcı] bir deneyimdi –ki diğer dinleyiciler de uzun ve sıcak alkışlarla beğenilerini belli ettiler.
Amonasr
internet makalesi (Çekçe)
2 Eylül 2017
Kır Görünümleri: Kış
Bu konserin önemi, çağdaş bestecilerimizden Özkan Manav’ın (d.1967) Op. 24 Kır Görünümleri-Kış başlıklı tek bölümlük eserinin Türkiye’de ikinci, Ankara’da ilk kez seslendirilecek olmasıydı. Manav, eseri 14 yaylı çalgı için 2007’de yazmış, dünya prömiyeri 2010’da Sofya’da Plamen Djurof yönetimindeki Sofya Solistleri Oda Orkestrası tarafından yapılmış ve eser Sofya 2010 Uluslararası Kompozisyon Yarışması’nda birincilik ödülünü kazanmıştı.
Eserin Türkiye’de ilk seslendirilişi ise ancak 6 yıl sonra 2016’da şef Orhun Orhon yönetimindeki Yaşar Oda Orkestrası’yla İzmir’de yapıldı. Bir yıl sonra ise bu kez aynı şef Kır Görünümleri’ni OAB ile Ankara’da ilk kez çaldırdı.
Manav Adnan Saygun’un son öğrencilerindendi, yüksek lisansını İlhan Usmanbaş’la yapmıştı. 2011’de Donizetti ödülleri’nde Yılın Bestecisi seçilen Manav’ın yurtdışında kazandığı ödüller, aldığı siparişler, onun çağdaş müzik anlayışının birer yansıması gibi. (…)
Kır Görünümleri-Kış’a gelince, duygunun tonal, soyut ve ustalıklı anlatımı. Adına bakıp da programlı bir müzik gibi algılanmamalı. Nasıl soyut bir tabloyu izlerken, herkes farklı anlamlar çıkarıyor, farklı duygularla bakıyorsa, müzikte de durum farklı değil.
Manav’ın, girişinden itibaren çalgı gruplarına tutti yüklemeyip, kemanlardan itibaren her bir çalgıya farklı görev vererek başlattığı yaklaşık 15 dakikalık eser, adındaki “Kış” mevsiminin karanlığı değil, aksine ışığın kar üzerindeki yansımasından esinlenmiş gibi. Diyalektik bir yapıda çalgıların yer yer farklı notaları çalmaları, giderek küçük birliktelik gösterileriyle gelişen, benim “aydınlık” bulduğum eser, kişide yeniden dinleme arzusu uyandırır nitelikte. Manav’ı ve seslendirilmesi büyük dikkat isteyen eseri iyi tınlattıkları için şef ve müzisyenleri kutluyorum.
Şefik Kahramankaptan
Yansımalar, 26 Mart 2017
link
İki Anadolu Ezgisi (Go East! – CAvi, CD 42 6008553376 4)
Yapıtlar arasında mutlaka ortak bir payda aramaya gerek yok, ama bildiğiniz yapıtlar değişik birleşimlerde yeni giysilerle çıkmış karşımıza. Değerli bestecimiz Özkan Manav’ın çalışması 4-el piyanoda canlı renklerle yeniden doğmuş. Baştan sona keyifle dinleyebileceğiniz bu CD olağandışı içeriği ve iki piyanistin yüksek enerjisiyle doğan mutlu tınıları sergiliyor.
Evin İlyasoğlu
Cumhuriyet, 22 Şubat 2017
link
Üç Türkü (Turkish Music for Cello and Piano – Naxos 9.70236)
Saygun’un eserinin ardından, onun öğrencisi Manav’ın, 21. yüzyılda bestelediği üç türkü “uyarlaması” harikulade bir ironik geçiş sağlıyor. Arkaik fikirlerin modern ifadelerle yenilenmesinin farklı bir örneği olarak solistler eseri “orijinal” bağlamından soyutlayarak, farklı renkler arayışında sunuyorlar. Ah Bir Ateş Ver’in sonlarında piyanoda ton arayışındaki çeşitliliğe, Al Tavandan Belleri’nde görünürde folklorik girişin yerini nasıl adım adım çağdaş bir ifadeye bıraktığını görebilmemizin sebebi, Dilbağ Tokay ve Emine Serdaroğlu’nun müzikal çabaları. Eserin son halkası olan Leblebi ise heyecan verici bir icra.
Feyzi Erçin
Andante, Mart 2016, sayı 113
Üç Türkü
Birkaç gece sonra, çellist Andreas Lend ile Türk piyanist Hande Dalkılıç’ın solo akşamında başka parçaların yanı sıra seslendirdiği Türk bestecileri Çetin Ișıközlü (1939), Ahmed Adnan Saygun (1907–1991) ve Özkan Manav’ın (1967) kompozisyonları, yoğunlukla seslendirilen Estonya müziğine ilginç bir karşıtlık sundu. Manav’ın çello ve piyano için Üç Türkü’sünün (“Ah Bir Ateş Ver”, “Al Tavandan Belleri“ ve “Leblebi“) olağanüstü çarpıcı ve heyecan uyandırıcı yorumu, bütün festivalin en parlak olaylarından biriydi.
Saale Fischer
internet makalesi (Estonca)
Tallinn Oda Müziği Festivali
11 Eylül 2015
Yaylı Dörtlü
Manav’ın herhangi bir başlık taşımayan yaylı dörtlüsünün söyleyeceği çok söz vardı ve bu yapıtın yaylı dörtlü repertuarına önemli bir yeni katılım olarak kabul edileceğini varsayıyorum. “Yankılar ve Ağustosböcekleri”, “Horon I ve II” ve “Serenata notturna” başlıklarını taşıyan bölümleriyle bir betimleme harikası. Manav, çellonun en alt telini bir tür dem perdesi olarak daha aşağıya akortlayarak müziği daha da betimleyici kıldı. Çok daha iyisi, ritmik olarak birbiriyle bütünleşen öğelerin esin dolu bu karışımında baştan sona açığa çıkan soyut dans niteliğinin bütün bunlara eklenmesiydi. Bölümlerden birinin dinç ve raslamsal tel çekme şenliğinde yorumcuların dördünün de gitar mızrapları kullanmasıyla tınılar daha da zenginleşti. Biterken bir buhar makinesini andıran ilk Horon, zevk veren bir çılgınlık inşa etmesiyle rahatlıkla bir bis parçası olarak çıkarılıp kullanılabilecek bir bölüm. Manav, görünüşte bambaşka parçacıkların nasıl ele alınacağını ve psikolojik bir kavrayışla, ilgi çekici ve tatmin edici bir bütün kurmayı biliyor.
Alexandra Ivanoff
Today’s Zaman, 8 Şubat 2013
Yaylı Dörtlü
İkinci eser Özkan Manav’ın Yaylı Dörtlü’sü.. Yani “Ben klasik müzikten anlamam.. Ben klasik müzik sevmem, sevemem” diyen dinlesin..
Nasıl bir Karadeniz!..
Sunay bizi Maçka’ya götürdüğünde Sümela’ya tırmanmıştık, boyları 40- 50 metre nerdeyse ağaçların arasından.. Kendimi o ormanda, kuş sesleri arasında hissettim, bir anda..
Yani dört saz değil, dört kuş müzik yapıyor sanki.. Sonra birden Karadeniz’in azgın dalgaları arasında bir teknede buldum kendimi.. Sarp yamaçlara vuran dalgaları duyuyorum resmen.. Horon bölümünü çalıyor dörtlü, bu esnada.. Sahnede iki keman, bir viyola, bir çello değil, dört kemençe var sanki..
Üçüncü bölüm şaşkınlık.. Yaylar yerlere kondu.. Hayatımda ilk defa pena ile çalınan keman, mızrapla çalınan çello dinledim.. Nasıl çarpıcıydı o yaysız bölüm.. Ve tabii horonla gelen harika final..
Hıncal Uluç
Sabah, 6 Şubat 2013
Yaylı Dörtlü
Özkan Manav’ın hocası İlhan Usmanbaş’a gecikmiş bir 90’ıncı yaş armağanı olarak sunuladığı Yaylı Çalgılar Dörtlüsü, birbirine bağlı olarak çalınan, ikisi çağdaş “horon” olmak üzere dört bölümden oluşuyordu. Manav, zengin çokseslilik ve ayrıntıseverliğini bu yapıtında, yaylıları pena ve mızrap kullanımıyla yer yer gitar ve çeyrek sesleri de kullanan ud dörtlüsü gibi tınlatıyor. Bu bir serenat… İki horonunda ise, bölümlerin yalın birer “taklit” olmaktan çok öte, yepyeni danslar olarak ortaya çıktığını gördük. Viyolonselin bazen kontrbas gibi tınlatıldığı, kendi içinde bölümlerin kesintisiz geçişlerinin gürül gürül yapıldığı, çalıcılara tüm yeteneklerini zorlayarak sergilemeye yönelik bir yapıttı bu.
Şefik Kahramankaptan
Andante, Mart 2013, sayı 78
Beş Anadolu Ezgisi
Özkan Manav’ın Beş Anadolu Ezgisi’ne gelince, besteci yapıtı Özcan ve Birsen Ulucan için bestelemişti. Bir deyiş, bir zeybek, iki türkü ve bir govendden (Kürt halayı) oluşan yapıtta, Manav gene sınırları zorlamıştı. Ezginin etrafında ustaca dolaşan, çağdaş çeşitlemelerle yepyeni, seslendirmesi hem keman, hem piyano için virtüozite isteyen beş ezgiyi sıralayalım: Taze karlar yağmış karın üstüne (deyiş), Yağcılar zeybeği, Ben kendimi gülün dibinde buldum, Bilmem şu feleğin bende nesi var (türkü), Hakkari düğün havası (govend).
Manav’ın yapıtını muhakkak zorlu bir çalışma sürecinde hazırlamıştı Özcan ve Birsen Ulucan. İyi hazırlandıkları belliydi, başarıyla seslendirdiler. Yapıtta en hoşuma giden özellik, çalgılardan biri tema üzerinde çeşitleme yaparken, diğer çalgının çağdaş özellikler gösteren, doğaçlama havasındaki gezintileriydi.
Şefik Kahramankaptan
http://69.6.207.145/sefik-kahramankaptan-andante/2-baskentten-yansmalar-/297-ulucan-kardelerden-manavn-yaptna-duenya-proemiyeri.html
Bölüm 6 (Seda Röder CD)
Manav, her eserinde olduğu gibi dinleyeni meraklandırmayı iyi biliyor. Burada bizi 19. yüzyıl İstanbul’una, Hacı Arif Bey’in ses dünyasına taşıyor besteci. Piyanodan mikrotonal sesler elde edebilmek, Uşşak, Neva, Hüzzam gibi makamları aslına uyguna yakın duyurabilmek için çalgının tiz seslerinin akordu ile oynamayı öngörüyor. Eser, dinleyeni geçmişin dingin, tefekkür alemine doğru bir gezintiye götürmekte.
Kuşağının en verimli bestecilerinden biri sayılan Manav’ın da pek çok ödülü var ve eserleri hem yurt dışında hem de yurt içinde seslendirilen şanslı bestecilerimizden biri.
Filiz Ali
http://filizali.blogspot.com, 18 Ekim 2011
Bölüm 6 (Seda Röder CD)
Çağdaş Türk piyano müziği çok geniş bir kapsam oluşturan beş erkek ve bir hanım besteci tarafından temsil ediliyor. Örneğin, Özkan Manav’ın Bölüm 6’sında arabeskler ve incelikle işlenmiş bir nabız tınlarken…
Christiane Tewinkel
Frankfurter Allgemeine Zeitung, 30 Nisan 2011
Güvercinler (İstanbul’un Ses Telleri – Kalan CD 513)
Kayıttaki bestelerden en güzeli, açılış parçası olan Özkan Manav’ın Güvercinler’i. Hayranlık duyulacak bir çağdaş Türk yapıtı. Girişteki fikrin tüm eser boyunca yinelenişiyle ulaşılan bütünlük hissi fevkalade. Elindeki materyali çok ekonomik bir şekilde kullanmış.
Feyzi Erçin
Andante, Ocak 2011, sayı 54
Güvercinler
Özkan Manav ve Barış Perker’in parçaları özellikle çalgının geniş ses kapsamını ve parıltısını sergiledi. Perker’in Yedi Resimle İstanbul’u zengin tınılıydı ve Manav’ın yüksek enerjili Güvercinler’i arpın yeteneklerinden bütünüyle yararlandı.
Alexandra Ivanoff
Today’s Zaman, 5 Ocak 2011
Donizetti 2011 – Yılın Bestecisi Ödülü
Solo çalgılar ve piyanoya verdiği önem, yerel ve geleneksel türlere çağdaş yorum ve soyutlamalarla olumlu yaklaşımı, akademik bakışını dinlenebilir nitelikte yazıya dökmesi, bu türdeki üretimini 2010 yılı içinde solo arp için yazdığı, kanun, ud ve gitar tınılarının da arptan başarıyla yansıtılmasını sağladığı Güvercinler başlıklı eseriyle taçlandırması nedeniyle.
Andante, Nisan 2011, sayı 57
Laçin
Özkan Manav’ın Laçin’i, yoğun bir rapsodik deneyim yaşatmak için bir Türk ezgisinden yararlanıyordu. Keman ve çelloda parçalı cümlecikler, piyanoda ise birleştirici lif işlevi gören tam gelişmiş eşlik figürleri kullanılmıştı. Akıldan çıkmaz güzellikteki parça gizemli bir son pizzicato ile bitti.
Alexandra Ivanoff
Today’s Zaman, 24 Kasım 2011
Laçin (Refuge – Albany Records CD)
Çok zevkli ve merak uyandırıcı bir disk. Türk besteci Özkan Manav (d. 1967) ünlü (yine de hak ettiği ölçüde tanınmayan) Türk besteci Saygun’la çalışmış. Laçin adlı parçası anonim bir halk şarkısına dayanıyor ve temanın sunduğu gizli olanakların çekici bir araştırması.
Colin Clarke
Fanfare Magazine, Temmuz/Ağustos 2014
Laçin
İkinci eser, Özkan Manav’ın “Laçin” op.18’i. Üçlü için özel yazılmış, orijinal bir eser. Uzun yıllar dış ülkelerde kaldığımızdan, 1970’lerden sonra ülkede bestecilerimizin sayısı ve değeri nedir bilmiyorduk. Hatta bazı Atatürk Türkiyesi’nin mezar kazıcıları rolünü üstlenmiş sefil kişiler “artık ülkede besteci yok, devrimler durakladı” diye konuşuyorlardı. Ülkeye döndüğümüzde gerçeğin bunun tam tersi olduğunu gördük.
İşte, 1960’lı yıllarda doğan kuşaktan değerli bir başka besteci, Özkan Manav. Üçlüsünde en çok dikkati çeken, yazının berraklığı ve bunun yanında daima bir renk arayışı içinde oluşu. Bu renkli arayışlar içinde gene Anadolu kokan bir eser. Özkan Manav’ı tebrik ederiz.
Halûk Tarcan
http://www.muzikoloji.org/yazi/yazi_goster_uye.asp?yazi_id=682
Mayıs 2011
Sforzandolar
Ali Özkan Manav ise Sforzandolar adlı yapıtına başka bir şey yerleştirmiş, bir şaka. Birçok yarışmada katılanların adlarının gizli tutulmasına duyarlıkla önem verilir ya, o da adını Mors alfabesiyle bestesine koymuş. Yine de kompozisyonu [Alberto] Colla’nın Passacaglia’sına oranla daha kesin sınırlara ve daha ciddi bir üsluba sahip. Ancak bu yapıtta da zamanın nasıl geçtiğini farketmiyor insan – müziği biçimlendiren tremolo’ların ısrarla kullanılması ve çelestayla yaylı çalgılar arasında tını yoluyla kurulan diyaloglar. Bir de trompetlerle bir sürü, evet bir sürü vurmalı çalgı arasında.
Otuzlu yaşlarındaki bu iki bestecinin yapıtlarına verilen bir yanıt gibi, konser Pierre Boulez’in yetmişli yıllarda bestelediği Rituel in memoriam Bruno Maderna’sı ile sürdü. Sekiz kümeye ayrılmış bir orkestra, tek parça bir kütle oluşturmayıp, bilinçli kurulmuş karşıtlıklarla incelikle işlenmiş bir tablo çiziyordu. Manav’ın Sforzandolar’da sessizliği bestelemesi gibi, Boulez de partisyon sayfalarının çevrilmesiyle yapıyordu aynı şeyi. Yine de ilk kez seslendirilen yapıtların verdiği zevk bir başkaydı.
Egbert Tholl
Süddeutsche Zeitung, 12 Ekim 1999
Almancadan çeviren: Aylin Aykan
Sforzandolar
Manav’ın imzasını taşıyan Sforzandolar kesişen, üst üste binen ve gittikçe yoğunlaşarak, tınılardan oluşan anıtsal yapılar yaratan vurgularla inşa edilen bir süreçti.
Bavyera Radyosu Senfoni Orkestrası’nın uzun bir aradan sonra çağdaş müziğe en sonunda böylesine gözden ve kulaktan kaçmayacak bir coşku ve çabayla yönelmiş olmasını orkestra şefi Lucas Vis’in onu bu denli güvenle yönetmesine mi borçluyuz? Nitekim, Herkulessaal’da besteler ve yorumları birbirini her an en üst düzeyde dengelediler.
Rüdiger Schwarz
Abendzeitung München, 12 Ekim 1999
Almancadan çeviren: Aylin Aykan
Andante Lugubre
… salkımlar, her partinin değişik notalar çalmaya yönelmesiyle bir oluşup, bir yitiyor. Ezgisel bir öğe prova sayısı 21’de, birinci trombonda geliyor; buradan itibaren başlayan yaylılardaki uzayan sesler ve sonra, üflemelilerdeki uzayan sesler parçanın bitimini destekliyor. En son on iki ölçüde iki flütün hemen hemen tamamen yalnız başlarına uzayan sesleri, bu cehennemsel blok yazısından kurtuluşu müjdeliyor.
Cüretkâr bir çalışma. Bir öğrenci aşırılığı, ama helal olsun! Boston’daki üç yıl boyunca, kompozitör bu aşırılığın nasıl yenir yutulur, dengeli bir doza kavuşturulabileceğini araştırmış.
Ahmet Yürür
doçentlik dosyası raporundan alıntı
29 Kasım 2000
Portamento lento
Manav’ın yapıtı her şeyden önce, Türk halk müziğinin ince tınılı öğelerini çağdaş kompozisyon teknikleriyle etkili bir biçimde birleştirebildiği için jüri üyelerince övülmüştü. 60 yıl önce yazılan Erkin’in dans rapsodisiyle karşılaştırıldığında, folklorik öğelerin ilişkisi burada gerçekten bambaşka bir niteliğe ulaşmış; yüzeysel bir çekicilik olarak değil, özellikle sanatkârca işlenmiş. Ses renklerinin, armoni ve ritimlerinin yanardönerliğiyle bu bir bölümlük yapıt, fantezi dolu bir biçimde, ağırbaşlı bir tempoda yürüyor. Bir flüt ezgisi ya da daha uzun bir trompet sinyali olarak ortaya çıkan belirgin motif, parçanın formunu dinamik doruk noktalarıyla biçimlendiriyor. Müziğin dokunaklı etkisi elbette Azerbaycan kökenli şef Ramiz Malik Aslanov yönetimindeki orkestranın tınısal açıdan çok ayırt edici çalışından da kaynaklandı.
Bernhard Hartmann
General-Anzeiger (Bonn), 17 Eylül 2002
Almancadan çeviren: Ece Demirci
Portamento lento
Özkan Manav’ın Alman Radyo Televizyonu’nun ısmarlaması üzerine bestelediği Portamento lento adlı orkestra parçası biraz ağırbaşlı yazılmış jestlerle, Anadolu halk müziğini yalnızca alıntı olarak değil, özellikle deyimli renklendirmelerle içine katıyordu.
İstanbul Devlet Konservatuvarı Orkestrası’nın bir CD kaydı için seslendirdiği yapıt renkli, dahası kendine özgü, kimi kez de tını açısından hafif tek renkli. Yine de bu, son kez kalmaması gereken ilginç ve aydınlatıcı bir karşılaşma.
nmz (Neue Musikzeitung), Kasım 2002
Almancadan çeviren: Ece Demirci
Beş Klarnet için Dört Parça
[Yorumcuların] Bartók’un Romen Dansları’nı ele alışı, üflemeli düzenlemesi olarak olağanüstü iyi bir sonuç vermişti ve Özkan Manav’ın modern Türk yapıtında ilgi çekecek bolca öğe vardı.
David Wilkins
internet yazısı (sayfa kaldırılmıştır)
25 Temmuz 2004
Bölüm 5
Her birisi kendi yaratıcılık alanıyla beslendiği bilgiyi birleştirmiş, kendine özgü bir deyişin arayışı içindeki bestelerdi. Ancak programın akışı içinde arayışını bulmuş, buluşlarını yansıtmaya çalışan bestecimiz Özkan Manav’ın bir piyano yapıtını dinlemek konserin doruk noktası oldu. 2006 yılında bestelenmiş, piyano için Bölüm 5 başlığını taşıyan bu yapıt 21. yüzyılda yaşayan bir sanatçının kimliğini sergiliyordu. Yirminci yüzyılın tırmanışında müziğin geçirdiği yolculuğun birçok kavşağını izleyebiliyordunuz satır aralarında. Yeni ses renkleri arayışına tanık oluyordunuz. Fransız besteci Messiaen’da duyduğumuz sesin ileriye doğru yol almasından çok derine inen çizgileri içinde sürpriz olarak Türk müziğinin makamsal yapısı da inceden inceye işleniyordu. Piyanisti epey zorlayan bu çalışmada doğusuyla batısıyla çağın bütünleşmesi sergileniyordu. Yapıtı seslendiren piyanist Metin Ülkü’nün de katkısını unutmamak gerek.
Evin İlyasoğlu
Cumhuriyet, 30 Mayıs 2007
Saygun’la Yüz Yüze (Kalan CD 399)
CD’ye adını veren, Özkan Manav’ın (1967) Saygun’la Yüz Yüze: Töresel Musiki’den Beş Parça Üzerine Çoğaltmalar adlı, solo keman için yazılmış eseriydi. Manav, bunu 2005’te bestelemiş ve Özyürek’in adına sunmuştu. Beş bölümden oluşan yapıtta besteci, hocası Saygun’un Töresel Musiki adlı kitabından seçtiği beş parçadan yola çıkıyor ve bambaşka yollara giriyordu. Hatta bence boynuz kulağı geçiyor, geleneksel malzemeyi kullanımda öğrencinin kimi zaman ustasından daha mahir olduğu sonucuna varılıyordu.
Filiz Ali
Milliyet, 26 Kasım 2007
Saygun’la Yüz Yüze (Kalan CD 399)
Manav, orkestral yapıtları ve piyano için “Bölümler”de kullandığı etkileyici, uzun soluklu dramatik söyleminden – özellikle kadans noktalarındaki yoğunluklu etkiden – bu beş küçük parçada feragat ederek, çok daha yalın bir anlatıma yöneliyor ve bu yeni anlatım biçiminde de aynı etkileyiciliği sürdürüyor.
Saygun’un “Töresel Musiki”ye opus numarası (op. 40) vermiş olması, “Töresel Musiki”yi – bir solfej ders kitabından öte – bir yapıt olarak konumladığının göstergesi. Manav’ın “Töresel Musiki”yi bu şekilde ele alması/değerlendirmesi, “Töresel Musiki”nin çalgısal müzikte kullanımının yolunu açması bakımından da ayrıca önem taşıyor.
Zeynep Gülçin Özkişi
Andante, Şubat–Mart 2008, sayı 32
Senfonik Danslar (Üç Çağdaş Besteci – Kalan CD 450)
Özkan Manav’ın 2000 yılında tamamladığı ve bence Manav’ın ilerde başeserleri arasında sayılacak olan 7 vurmalı çalgıcı için “Senfonik Danslar” adlı yapıtını John H. Beck yönetimindeki Eastman Müzik Okulu Vurmalılar Topluluğu müthiş bir dinamizm ile yorumlamış.
Filiz Ali
Milliyet, 17 Ağustos 2008
Senfonik Danslar (Üç Çağdaş Besteci – Kalan CD 450)
Üç bölümde verilen beş dansta Afro-Amerikan-Latin ritimleri yanında 9/4’lük Ege, 9/8’lik Balkan aksak ölçülerine kadar içerdiği geniş yelpaze sizi yanıltmasın. Kulakları monoritmik eğlence müziğine alışık olanlar için değil bu danslar! Yer yer son derece komplike poliritmik bir çizgide, geleneksel ile avantgarde müzik yaklaşımları arasında gidip gelen, vurmalı sazların etki gücünden yararlanan, sağlam ve akışkan bütünlüğe sahip bir yapıt.
Kemal Küçük
Milliyet Sanat, Eylül 2008, sayı 594
Bölümler (Üç Çağdaş Besteci – Kalan CD 450)
Bestecinin, Sforzando’lar ve Sinfonietta isimli yapıtlarında olduğu gibi, muhtemelen çağrışımsal ek anlamlar yüklememek (göstergenin simgesellik düzeyini en aza indirmek) düşüncesiyle, serinin beş yapıtını da aynı başlık altında isimlendirip, kronolojik olarak numaralandırdığı görülür.
Zeynep Gülçin Özkişi
Orkestra, Ocak 2009, sayı 401
Bölüm 1 (Üç Çağdaş Besteci – Kalan CD 450)
Müziğin başında sağ elde işitilen devinim – tema değil, belki bir ezgi çekirdeği – sol eldeki akor merkezli ve seyrek olan dengeleyici motiflerin katılımıyla, yapıtın ana ezgisi olmaktan çıkar ve bir ostinato/continuum olarak da adlandırılabilecek sürekli bir taban oluşturur. Müziğe asıl karakteri veren ve yapıtın ‘şarkısını’ duyuran ise, tonal, atonal ve modal hızlı etki değişimleri ile parçalı bir yapı oluşturan, sol elin seyrek dokulu partisidir. Bu parti, sağ elde sürekli tekrar edip meditatif biçimde devinerek minimalist bir etki yaratan ‘durağanlığı’ kırar. Böylece, sağ ve sol el arasındaki devinim-durağanlık ilişkisi, ritmik hareketlilik değilse de etkisel hareketlilik bakımından rol değiştirir: Sağ elde susmadan, sürekli devinen ancak değişimin minimumda tutulduğu sık dokulu bir durağanlık; sol elde ise, seyrek dokulu yapısından kaynaklanan bir durağanlığın yanında, hızlı etki değişimleri yoluyla sağlanan sürekli bir devinim. Sol eldeki hızlı etki değişimleri parçalı bir yapı oluşmasına neden olurken, sağ elde en başta duyulan ve devinen çekirdek, bu parçalılığı bir bakıma sabitleyip, bütünlüğü korur.
Zeynep Gülçin Özkişi
Orkestra, Ocak 2009, sayı 401
Bölüm 5 (Üç Çağdaş Besteci – Kalan CD 450)
… ‘kentsel makamsal’ etkinin değişerek ‘kırsal makamsal’ bir söyleme – belki bir uzun havaya – dönüşmesini sağlar. Bu söylem dönüşümü, kırsal makam müziğinde sıklıkla kullanılan Hüseyni ailesine ait olan Beyâti ve Neva gibi makamların seyir özelliklerinden biri olan ‘aynı ses üzerinde duyurulan ısrarlı ses yinelemeleri’ yoluyla oluşur. (…) Besteci makamsal ve atonal diye ayırdığımız etkileri, ustalıklı bir soyutlama ile iç içe geçirir ve farklı iki etki arasındaki bu iç içe geçme fark edilemez hale gelir. (…) Yapıt, önce çan sesini anımsatan Sol sesi ve hemen ardından ona katılan La bemol sesinin pedal kullanılarak birlikte uzamaları ile çok alçak sesle sonlanır.
Zeynep Gülçin Özkişi
Orkestra, Ocak 2009, sayı 401